
Aile içi şiddet ailenin içindeki herhangi birinin
diğerlerine baskı uygulamak istemesi sonucu şiddet uygulamasına denir. Şiddet
uygulamak isteyen kişi isteklerinin ne olduğunu söylemez. Zaten söylese bile
şiddet uyguladığına göre istekleri ağza alınacak türden olmaya bilir. Şiddet uygulayan
kişiler aslında kendilerini değersiz, güçsüz hissederler ve kimi zaman bu hissi
gidermek ve güçlü hissetmek için baskı kurarlar. Bu kişiler evlenmeden önce veya
ilişkiler arkadaşlıktan ileri gitmeden önce çok nazik, hareketli, komik
gözükebilirler. Gerçekten böyle insanlar tabii ki de vardır ama bu özellikler
şiddet uygulayan insanlarda da görünür. Bunlardaki hareketlilik biraz aşırıya
kaçmıştır. Yakın bir şekilde gözlemlenirse belki de kişinin aşırıya kaçtığı
anlaşılabilir fakat çoğu insan bu tür işaretleri bu konuda fazla bilgi sahibi olmadığı
için anlayamaz ve sonunda aile içi şiddetin mağdur olurlar Eski Türk filmlerinde
sürekli eşlerini döven erkekler bulunur fakat her zaman illa erkek şiddet
uyguluyor diye bir durum söz konusu değildir. Araştırmalarda kadınlarla erkeklerin
eşit oranda aile içi şiddete başvurduğu tespit edilmiştir. Aile içi şiddete maruz
kalan erkekler çoğu zaman dalga geçilecekleri korkusundan dolayı bu durumu
gizli tutar ve söylemezler. Zaten söyleseler de erkekler için sığınma evleri gibi
yapılar sadece Türkiye'de değil, dünyada fazla gelişmiş değildir, çünkü hep haberlerde
genellikle kadına karşı şiddet ve kadına karşı şiddete gösterilen tepki gösterilmektedir,
şahsen haberlerde erkeğe karşı şiddetin gösterildiğini görmedim henüz.

Neyse, şimdi geçelim aile içi şiddetin nasıl başladığına.
Aile içi şiddetin sebebi yukarıda bahsettiğim gibi baskı kurmaktır. Ama bu
baskı kurmanın nedeni de şiddet uygulayan kişinin kötü bir çevrede
yetişmesidir, kişi yetiştiği kötü çevrede düzenin baskı ile kurulduğunu görür
ve büyüdüğü zaman ister istemez böyle davranır. Kurduğum bu cümleler şiddet
gösteren kişiye mazeret uyduruyormuşum gibi gözükmesin. Aklı başında birinin eşini
ve/veya çocuğunu durup dururken dövemeyeceğini siz de pekâlâ biliyorsunuz. Bu yüzden
şiddet uygulayan kişiler vicdanlarıyla baş etmek için çeşitli mazeretler uydururlar.
Kimisi verdiği zararı kendi gözünde küçültür (dövdüyse "haydi oradan sen
de, o kadar vurmadım" Der) Kimisi de yaptığı zararı vicdanına açıklamaya
çalışıp kendini kandırır. Ne de olsa vicdan susmayan bir yargıçtır, kişiye
yaptığının doğru veya yanlış olduğunu şartlara bakmadan, dürüst bir şekilde
söyler. Vicdanını ve dolayısıyla kendini sadece aklı başında olmayan veya
şiddet içinde büyümüş kişiler başarabilir. Allah bizi doğru yola yönlendirmek
için akıl, irade ve sorumluluk dışında başka insanlara karşı hatalarımızı
anlayabilmemiz için vicdan da vermiştir. Vicdanını kandırmaya çalışan kişiler
"ona tüfeği doğrulttum çünkü tepemin tasını attırdı" Gibi mazeretler
uydururlar. Bu kişiler yaptıklarını sürekli başkalarından dolayı yaptıklarını,
kendilerinin suçlu olmadığını ileri sürerler (öfke, aksilik veya madun geçmişte
yaptığı bir olaydan dolayı olduğunu söylerler vs.)Kendileri kusursuzdur, hep
suçu mağdurda veya başka bir olayda ararlar, Halbuki olay hep onların suçudur,
bunu görmeyi reddederler. Bu kişilerden ayrılmayı zorlaştıran nedenlerden biri
de şiddet uygulamaları dışında bir de şiddet uyguladıktan sonra dil dökmeleri,
özür dilemeleri, bir daha yapmayacaklarına dair tekrar tekrar söz vermeleri ve
yemin etmeleridir fakat bir süre sonra gene şiddet uygular, özür dilerler. Bu
kısır döngü böyle gider gider durur, ta ki şiddetin mağdur şiddet uygulayan
kişiden ayrılana kadar veya şiddet uygulayan kişinin kontrolün elinde olduğunu
hissedene kadar. Kontrol elindeyken bu kişiler artık özür dileme gereği
duymazlar, mağduru istedikleri gibi kullanırlar. Kısır döngü sürdükçe bu kişilerden
ayrılmak zorlaşır çünkü mağdurun kafası karışır, ne yapacağını bilemez. Mağdurun
güvenli bir şekilde saldırganından ayrılması için karışık bir kaçış planı yapması
ve yakınlarından yardım alması gerekebilir. Saldırganlar çoğunlukla depresyon
gibi sorunlar için psikoloğa veya psikiyatra başvururlar. Sonra sorunlar ortaya
çıkar. Bu kişilerin tedavi olmaları çok zordur, bu yüzden yukarıda yazdığım
tavsiyeleri uygulayarak mağdurun aile içi şiddet belirtilerini anladığı zaman
hemen, çekinmeden ilişkiden çıkması gerekir, eğer mağdurun çocukları varsa
onların da velayetini alması gerekir, çünkü saldırganın ne mağdur için, ne de
kendi kanı ve canı olan çocuğu için herhangi bir fayda sağlamayacağı gün gibi açıktır.
Burada önemli olan şey saldırganın özürlerine ve yalan sözlerine inanmayıp ayrılma
cesaretini göstermektir Saldırgana acıdığınız durumda kaybeden siz olursunuz,
onun sizin kıymetinizi bilmesini beklemenizde hiçbir fayda yoktur. Bir zafiyet
bulduğunuz anda saldırın, kendiniz ve çocuğunuz için (varsa) beklemeyin!
Fatih Yüksek
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR...
0 yorum:
Yorum Gönder