Sonbahar hüzünlü mevsim.Yapraklar dökülmeye başladı bile.Bulutlar sonuna kadar açtı kapılarını. Kararmaya yüz tutmuş Türkiye, sonbaharın gelişiyle kendini biraz daha kapattı.Artık ülkemiz üzgün dedim ya mevsim hüzün.Kuşların güneşli yerlere göçüşü bizimde güneşimizi aldı götürdü.İlham var artık,bol bol ilham ve kitap.
Sizleri bilmem ama ben
sonbahar insanıyım. Sabah uyandığımda gökyüzünde ki yağmur yüklü bulutların
yaptığı gri dünyaya hayranım.Hele ki bir haftasonu günü elimde bir kitapla
yağmuru izlerken.
Bence sonbahar bizim
mevsimimiz,şairane ruhların mevsimi.Rahmet inerken semadan,hiçbir damlasının
birbirine değmeme mucizesi karşısında etkilenmeyen yoktur diye
düşünüyorum.İlham gelmeyen,kalem oynatmayan yoktur.
Aramızda ruhu edebiyatla boyanmış fakat sonbaharı
sevmeyen var mı? Naçizane tavsiyem, elinize kalemi güz vakti alın,bakın
cümleler kâğıda nasıl da yakışıyor.
Fani ömür biter, Bir uzun sonbahar olur.
Yaprak, çiçek ve kuş dağılır, tarumar olur.
Mevsim boyunca kendini hissettirir veda;
Artık bu dağdağayla uğuldar deniz ve dağ.
Yazdan kalan ne varsa olurken haşır neşir.
Günler hazinleşir, geceler uhrevileşir;
Teşrinlerin bu hüznü geçer ta iliklere.
Anlar ki yolcu yol görünür selviliklere.
Dünyanın ufku gözlere gittikçe tar olur.
Her gün sürüklenip yaşamak ruha bar olur.
İnsan duyar yerin dile gelmiş sükûtunu;
Bir başka musikiye geçiş farz eder bunu.
Teslim olunca vadesi gelmiş zevaline,
Benzer cihana gelmeden evvelki haline.
Yaprak nasıl düşerse akıp kaybolan suya ,
Ruh öyle yollanır uyanılmaz bir uykuya:
Duymaz bu anda taş gibi kalbinde bir sızı;
Fark etmez anne toprak ölüm maceramızı.
Yahya Kemal Beyatlı
DAMLA BAŞOĞLU